Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
- 25 Mart 2023
- 810
Tanınmış roman yazarı R dağlarda yapmış olduğu üç günlük bir geziden sonra sabahın erken saatlerinde tekrar Viyana’ya döner. Gara vardığında gardan bir gazete alır ve gazetenin üzerinde yazan tarihe bakar. Tarihe baktığında bugünün onun doğum günü olduğunu anlar. Kırk birinci doğum günüydü. Gazetenin sayfalarına kısa da olsa bir göz attı ve bir taksi tutarak evine doğru gitmeye başladı. Roman yazarı R’nin evindeki uşak o yokken gelen iki ziyaretçinin ve birkaç telefonun haberini verdikten sonra birikmiş olan bir sürü postayı getirdi bay R’ye. Önüne gelen postaları biraz inceledikten sonra birkaç zarfı gönderenler ilgisini çektiği için açıp baktı. El yazısı yabancı gelen ve epey kalın olan mektubu bir kenara ayırmıştı. Ardından Bay R yanında getirmiş olduğu gazetesinden birkaç sayfayı okudu ve inceledi. Daha sonra ise bir kenara ayırmış olduğu epey kalın olan mektubu eline aldı. Tanımadığı bir kadının elinden yazılmış olan mektubun aceleyle yazılmış olduğunu anladı ve belki gönderen hakkında bir şeyler vardır diyerek tekrardan zarfın içine baktı fakat zarf bomboştu ve zarfın üzerinde herhangi bir şey yazmıyordu. Tuhaf diye düşündü Bay R. Ve mektubu eline alarak okumaya başladı. Mektubun başlığında sana beni asla tanımamış olan sana diye yazılmıştı. Ve mektubu okumaya başladı.
Çocuğum dün öldü, pamuk ipliğine bağlı hayat uğruna ölümle savaştım, kırk saat süren süreyle, grip onun zavallı vücudunu ateş nöbetiyle sarsarken yatağının yanında oturdum. Üçüncü gün akşam çöktüm. Gözlerim artık tükenmişti ben farkına varmadan kapandı. Üç dört saat boyunca sert sandalyede uyuya kaldım bu arada ölüm onu benden aldı. O tatlı, zavallı oğlum öldüğünde nasılsa yine tamamen aynı şekilde yatıyordu. Oraya bakmaya cesaret edemiyordum çünkü mumlar titrediğinde üzerinden hızla gölgeler geçip gidiyor ve yüz hatlarının hareket ettiğini ve yeniden uyanacağını, tatlı sesiyle bana çocukça şeyler söyleyebileceğini şaşabilirdim. Ama biliyorum, o öldü, artık dönüp ona bakmak istemiyorum, bir defa daha umuda kapılmamak için. Beşinci mumu aldım ve buraya, sana yazdığım masanın üstüne koydum. Çünkü ruhumun çığlıklarını bastırarak ölmüş çocuğumla yalnız kalamam ve bu korkunç saatlerde seninle konuşmayıp kiminle konuşabilirim. Ben sana bütün hayatımı, hakiki anlamda ilk defa seni tanıdığım gün başlamış olan hayatı anlatmak istiyorum. Ondan önce yalnızca bulanık ve karışıl şeyler vardı. Karanlık yüreğimde hiçbirinin bilgisi bulunmayan nesnelerle ve insanlarla dolu bir mahzen. Sonra sen çıkıp geldin. Sen geldiğinde on üç yaşındaydım ve seninle aynı binada oturuyordum. Bizi artık hatırlamadığından kesinlikle emindim. Çocuğum öldü, bizim çocuğumuz. Sen beni asla, asla tanımayan bir su birikintisinin yanından geçercesine yanımdan geçip giden sana. Sen kimsin ki benim için. Sadece bir defa seninle konuşmak zorundayım ondan sonra dilsiz olarak karanlığıma geri döneceğim, yanında hep dilsiz kaldığım gibi. Ama sen ben yaşadığım sürece çığlığımı duyamayacaksın ancak ben öldüğümde benden kalan sana ulaşacak. Ölmem sana acı verecek olsaydı eğer o zaman ölmezdim.
Bay R elleri titreyerek mektubu bıraktı. İki düzine olan mektubun her satırını okumuştu. Daha sonra uzun bir süre düşündü. Hafızasında bazı anlar belirdi. Sanki bütün kişileri rüyada görmüş gibiydi. Aslında kadın adamın hayatının her daim içinde olmasına rağmen adam kadını asla hatırlayamıyor. Mektup bittiğinde ve her şey gün yüzüne çıktığında bile kadın, adam için daima bir hayalet. Hayatı boyunca görünmez olan kadın, annesi başkasıyla evlenip başka bir yere taşınmak zorunda kalınca hayatının ışık almayan bir mağaraya hapsolmuş gibi yaşıyor. Kadın adam için bir hayaletten başka bir şey değildir.